Yarın Bodrum'a gidiyorum a dostlar..
esti kafama, eeeh dedim, bi daha mı gelicem dünyaya..
gidiyorum valla :))
konser var aslında, onun için gidiyorum..
ama nasıl gidicem, nerde kalıcam, nasıl dönücem falan diye düşünmekten, vazgeçmiştim adeta..
sonradan aklıma geldi ki, benim orda yaşayan bi kuzenim var :))
derhal aradım kuzeni..
dedim kuzen; ben gelsem, sen nasılsın?
o da dedi, bayılırım..
sözleştik..
yarın öğlen binicem otobüse, akşam bodrumdayım..
biraz sağda solda takılıcam ve akşama konsere gireceğim..
konser bitiminde de kuzeni arayacağım, gelip beni alacak; hoop eve..
gece orda kalacağım, sohbet muhabbet eşliğinde..
sabahına bodrum manzarası eşliğinde yapılacak teras kahvaltısına müteakip, gezdirir heralde beni azcık, eşek değil ya :))
pazar gecesi de binip döneceğim işte..
olay bundan ibaret..
nası, mis di mi?
i love myself vallahi :)))
bu da şarkısı olsun hatta..
It's my life, it's now or never
I ain't gonna live forever
I just want to live while i'm alive!!
içim ne zenginmiş!
bunca zaman birilerini arayarak ya da hayatıma alarak, kıymetimi bölmüşüm!
bölünmediğinde ne fazlaymış!!!
bunca zaman birilerini arayarak ya da hayatıma alarak, kıymetimi bölmüşüm!
bölünmediğinde ne fazlaymış!!!
Bu saat olmuşsa ve yarın karşına dikilecek sorumluluklara
rağmen uyumadıysan, kalbinde sorumluluklarından daha güzel biri vardır..
Yalnız değilsin, sadece bensizsin.. ve en korkuncu da;
farkında değilsin!!
Bi an olacak, aklından geçecek, "yazmış mıdır" diyeceksin..ve
biliyorum ki; bi kontrol edeceksin, bu cümleyi görüp gülümseyeceksin..
Henüz hayatına almadığın, daha tanımadığın bir melek var;
her gece sabaha kadar başucunda bekleyen..
Huzurlu tek uykuyu, yakınımda tadacaksın.. Henüz tecrübe
etmemiş olman, doğru olmadığı anlamına gelmiyor; yaşayacaksın, söz..
Ve uyuduğunu sanıyorsun.. İyi geceler, benim ruhumun
dönülmez akşamı..
Yaşlandıkça bir halka daha atıyor zaman boynumuza.. Ayakta öleceğiz,
yüzyıllık çınarlar gibi.. Halkalar kesmezse nefesimizi..
Nasıl ağlamam lazım bu gece sana.. Ağzımdan bölük pörçük kelimeler
çıkmalı, bir tek sen anlamalısın.. bana ulaşmalısın!
Öyle bir gücüm vardı ki, herkesi sıradan olduğuma inandırmam
lazımdı..Aksi takdirde, koca bir nesil aklını yitirebilirdi, kıyamazdım...
Bir sürü saçma sapan şey yaşayıp, seni özlüyorum. Özlüyorum
bildiğin, kokunu falan.. Tanrıdan dileklerim: önce akıl fikir, sonra kokun..
İçini sevdiğim, ruhu yüzünden güzel adam.. hep renk olasın,
rengarenk kalasın.. Ahenkli, dingin,tablo gibi..
Kurduğum tüm cümleler, birinci çoğul şahıs..Ne ben gözümde
büyüteyim, ne sen küçümse.. Basit bir dil bilgisi kuralından ibaretiz..
"Alışmak" istiyorum sana, hepsi bu...
Anneler, sadece yaşayan çocuklarını affeder.. ne tuhaf değil
mi?
Senin benim için ne ifade ettiğin değil, benim sana neler
yazdırabileceğim önemli..
Kapılardan girmek zor, çıkmak ise çok kolaydır;
bilirim..Önünde ciğerci kedisi gibi dolanıp durduğum tek kapı da seninkidir..
Yeterince yorulursak, belki uyuyabiliriz..
Kalbimiz sağlam kalsın.. Yol dediğin nedir?
İçimde tarifsiz bir özlem! Olduğun yerde olmalıyım, biliyorum;
olamıyorum.. Kesif bir çaresizlik kokusu yayılıyor, sessizce izliyorum...
Tüm yolların dönüp dolaşıp sana bağlandığı bu alternatif
fakiri zamanlarda, kendi yolumu çizmem gerektiğini söyleyenler bile var.. Anlatamıyorsun
ki; elde etmeye çalıştığın rakam 1 ise, 2 'yi 7 ile çarpsan ne? Ruhu vizyonsuz,
gözünde perde; tutturmuş matematik diye.. Oysa sınırlı sayıda insan biliyoruz
ki, dünyanın en büyük gizemlerinde üst sıralardayız. Kara delikler, şeytan üçgeni,
sen ve ben.. Bir de “artık zamanı geldi” demiyorlar mı? O zaman, ayaklarınla
birlikte gelecek! Ayakların değmediyse kapı eşiğime, zamanı gelmemiştir; net!
Geçebilesin diye, ördüğüm duvarları yıkacak değilim.. Geçesin
varsa, o duvarı yerle yeksan etmeyi bilmelisin..
Küçükken koşmayı marifet sanırdım, büyüdükçe varmayı.. Şimdi
ise, düşmemek bile yetiyor..
Aklımda kalacağına kalbimde kalsan ya.. Daha sıcak olur hem,
hem de zaten bir odan var orda.. Kendine ait bir oda..
Bugün yoksun diye, rüya görmeyi reddecek değilim..Yarın
ihtiyacın olduğunda uykularına sunmak üzere, anı biriktirmeliyim..
O kadar kıyamam ki sana; dönmedin diye kızmadan önce, cebine
ekmek kırıntısı koyup koymadığımı sorgularım.. (çünkü masalız biz...)
Sevgilim.. Hala bekleyip beklemediğimi sormuşsun.. Bekliyorum
elbet.. Sen beni bunun için bırakmadın mı?
Aynı gökyüzüne bakıp da, aynı hayali kurabilen; üstümüzden
kayan yıldıza bakıp, aynı dileği tutabilen kaç kişi kaldık ki zaten?
Dünya; benim olduğum yerden, senin olduğun yere kadardır! Aksini
"bilmek" istemeyen bir aşığa, ne desen beyhudedir..
Bensiz geçen her dakikanın ne büyük kayıp olduğunu anladığında,
kafanı vuracak duvar arayacaksın.. Üzülme, ben onu da vereceğim sana...
Seninle aynı anda ağlayacak, her an buna hazır birini bulmak
ne kadar zor; biliyor musun?
Şimdi yarım, yarın eksik.. Eksikliklerine "hafiflemişim"
diye bakabilene kadar, kendini yerinde ağır taş sanmaya devam..
Biliyorsun olmayacak.. Ölmeyecek de.. Asılı kalacak,
yarım..İnancını sorgulayacaksın, kimse farketmeyecek. Alışacaksın sonra...
Gün geçtikçe, ardımızda daha çok "yarım" şey
bırakıyor ve yarım yamalak gidiyoruz ölüme.. İçimiz hep eksik..
Daha fazla yazarsan ağlarım biliyorsun, ne zaman bu kadar
çok yazsan hep ağladım..Ve ben ağladığımda, mutlaka kötü bir şey oluyor..
Hey dünya! İçimdeki güzelliklerin birine bile sahip
olamayacak kadar kötüsün! Ama benim sahip olamadığım tek güzellik de sende..
Birinin bize ne ifade ettiğini anlatmak için o kadar
uğraşıyoruz ki; biri için ne ifade ettiğimizi dinleyecek zaman kalmıyor..
Ortak yaşanmışlıklardır yaklaştıran, aynı uykusuzluğu
paylaştıran.. Kanımız bile aynı renk, o günden sonra..
Başlarken hedefimiz "dinlesinler" değildi ki,
neden seviniyoruz kalabalıklara? "Anlasınlar" istemiştik, bir arpa
boyu yol aldık..
Senden beslenip kendimi çoğaltmaya başladığımdan beri, kalabalık
seviyoruz seni... Ne zaman çınlasa kulağın, bizden biri özlüyordur!
Seni sevdikçe içimde büyüyen "o şey" lere ben bile
yetişemiyorum.. Sayende, içim dışımdan büyük artık..
Bu kadar üşüyor olması ellerimin, titriyor olması
parmaklarımın; sanma ki geceler bağlanmıyor diye sabahlara.. Yoksun; hepsi bu..
Kalemimden damlayan kan ile, çok hayat kurtulurdu... Ben
ise, her büyük kelamın ardına üç noktalar koymak için kullandım..
Güneş doğsa ne olacak, bağlanmıyor ki benim gecelerim
sabahlara.. Bu yüzden hep soğuk kalıyor ellerim, avuçlarım hep bembeyaz..
Bekleyeceğim.. Her gün yeni bir umutla, bitmeyecek bir
heyecanla bekleyeceğim.. Çünkü içimde umut dolu bir "belki" var, "inşallah"la
beslenen...
Gerçek bir elvedaya kadar çok iç çekeceğiz, çok gün
geçmeyecek, çok gece sabaha bağlanmayacak, çok ağlayacağız, çok şarkı
yapacağız!
Büyük laflar etmek istiyorum eskisi gibi.. Ayna çıkıyor
karşıma, soruyor tokat gibi.. Ne eskisi gibi ki?
şu aralar "sorumluluk" kavramından fenalık geldiği için; o kavramı çağrıştıracak ya da o kavramın üstüme yüklediği herşeyden nefret ediyorum.. deli gibi sevdiğim işimi yapmak da istemiyorum mesela.. ders hazırlamak da, sınıfa girip ders anlatmak da gelmiyor içimden.. öğrenci göresi yanım yok, daha ne diyeyim..
bir yandan da kendime acayip kızıyorum.. tamamen saldım çünkü kendimi.. gerçek anlamda hiçbir şey yapmıyorum kendim için.. bir silkinmem, bir toparlanmam lazım..
evimle ilgilenmiyorum, kendimle ilgilenmiyorum, köpeklerimle ilgilenmiyorum, kariyerimle ilgilenmiyorum.. ilgilenmiyorum da ilgilenmiyorum yani..
bir mucize lazım bana..
en parlağından..
hayatımı baştan aşağı değiştirecek ya da bu değişim için bana güç verecek bir mucize...
laf arasında "iman power" olarak kullandığım bir şey..
asla "normal" bir hayatım olmayacak benim..
olsun istemiyorum çünkü..
gündüzümün gecemden farkı kalmasın istemiyorum.. yarı uyur halde yaşamak istemiyorum..
normalleriniz sizin olsun..
ben hep "bi acayip" kalmak istiyorum..
her gece; içinden geçenleri yazabilmek için sabahlara kadar oturan ve günün ilk ışıklarıya uyuyakalan kadın olmak istiyorum..
sabahları da "sorumluluklarına" geç kalan ya da ucu ucuna yetişen..
yazmak, okumak, dinlemek, izlemek istiyorum..
gitmek...
çook yerlere gitmek, bir yere aşık olup kalmak, sonra yine gitmek istiyorum.. aşık olduğum yere dönmek üzere..
benimle aynı aşkı yaşayacak, aynı rüyayı görecek insanlar istiyorum hayatımda..
bana bulaşmasınlar istiyorum, hepsi bu..
olsun istemiyorum çünkü..
gündüzümün gecemden farkı kalmasın istemiyorum.. yarı uyur halde yaşamak istemiyorum..
normalleriniz sizin olsun..
ben hep "bi acayip" kalmak istiyorum..
her gece; içinden geçenleri yazabilmek için sabahlara kadar oturan ve günün ilk ışıklarıya uyuyakalan kadın olmak istiyorum..
sabahları da "sorumluluklarına" geç kalan ya da ucu ucuna yetişen..
yazmak, okumak, dinlemek, izlemek istiyorum..
gitmek...
çook yerlere gitmek, bir yere aşık olup kalmak, sonra yine gitmek istiyorum.. aşık olduğum yere dönmek üzere..
benimle aynı aşkı yaşayacak, aynı rüyayı görecek insanlar istiyorum hayatımda..
bana bulaşmasınlar istiyorum, hepsi bu..
bir süredir, tekrar yazabiliyor olmanın heyecanı içerisindeyim.. o kadar uzun zaman olmuştu ki, ilham perimi kaybedeli; şimdi yaptığım herşey yeni bir başlangıç, baby steps..
paylaşmak istedim..
birine değil, birinden aldığım ilham ile yazdığım da not edilsin istiyorum..
Ansızın parmağın sızlar mesela; bakarsın, incecik bir iz
görürsün.. İşte sen "o"sun; canımı en çok yakan, incecik kağıt kesiğim...
İnsanin sadece kendi bildiği ve herkesten sakladığı bir huyu
vardır ya; kendinde en sevmediği yer.. Tam oradan seviyorum seni..
Tüm gelişmelerden haberdar olmak için, sana bakıyorum.
Mutsuzsun da ölüyor muyuz, iyisin de gülüyor muyuz?
Ne kadar sağlam yapıştırsan da, bazen sızdırıyor kalbin ve o
çatlaktan hep hüzün çıkıyor. Gören de sanacak ki, kalbin acıya durmuş...
Günaydın aydınlığım, ayışığım; ellerime değemeyen o güzelliğine..
Rüyalarında; küçük adamlar, küçük adımlarla rüzgara karşı
yürüyecek.. Yağsa rahatlayacak diyeceksin, yağmayacak..
Ben istersem kelimeleri kifayetsiz, notaları yersiz kılarım..
Durup dururken, hayatını anlamsızlaştırmama neden olma çocuk..
Bir adam gelir; "yaşanmışlıklarım" diye gururla
taşıdığın herşeyi, güzelim avuçlarına sığdırıverir.. Çaresiz, aşık olursun..
Türkçe muazzam bir dil.. Sadece beş harfi yanyana
getiriyorsun, bir ömürlük acı ediyor; "neden?"
Bugüne kadar benim olduğuna inandığım hiçbirşeyin ellerimden
kayıp gitmesine izin vermedim.. Gidebildiysen, bir sebebi var...Ama yalan yok; öyle
görkemli gittin ki, dur demek gelmedi içimden..Senin kadar güzel giden hiç
olmamıştı..O günden beri, sırtını sever dururum..
Hayatından gidenlerin ardından şarkılar söylemeye öyle
alışırsın ki; bir süre sonra, arkandan söylenen şarkıları duyamaz olursun.
O kadar aynıydı ki kumaşlarımız, benden çok güzel yama
olurdu kalbine...
Gidenlerin kalbinde açtığı delik, aynadaki yansımaları kadar
büyük olmuyor; biliyor musun?
Ellerimi yakan o ateşini, gururla taşıdım yıllarca
avuçlarımda.. Bu yüzdendir, gittiğinden beri kimselere dokunamayışım..
Ansızın bir leylak kokusu saracak ortalığı, dönüşü olmayan
gidiş neymiş; anlayacaksın..
Yaşanan her acıyı geride bırakacağım derken, kırılmış kalbimin
parçaları üzerinde yürümek; beni, geride kandan bir iz bırakmaya mecbur
ediyor.. Ve nihayetinde o kan; arayanın beni bulabileceği bir ize dönüşüyor.. Kaçamıyorum,
saklanamıyorum..
Kalbim öyle bir dondu ki; adının yazdığı sayfayı çevirmeye
kalksam, tuzla buz olacak..Korkumdan, hep aynı sayfaya bakıyorum nicedir..
Elbet acıyacak ellerin, kırık camlar taşıyorsun nicedir;
lakin artık kabullenmelisin, kimse gelmeyecek almaya..
Bir kez bile terkedilmemiş insanların, çektikleri korku
filmleri bol kanlı olur. Terkedilmek, kabusları geliştirir..
Hüzün bir yüktür omuzlarında, umut ise kaygan zemin.. Düşmek
için tek gereken, koşman için kollarını açmış biridir artık..
Çünkü hiçbir kent; bunca anıyı, bunca acıyı taşıyamaz..
Gitme diye; göğsümü parçalayıp kalbimi söksem yerinden,
"ellerin kirli" der yine gidersin..
Aramızda bunca kilometre var ve buna rağmen dünya dönüyor;
inanabiliyor musun?
İyi geceler, içimin aydınlık penceresi.. Nöbetimi devral bu
saatten sonra.. Korumamız lazım cam duvarları.. Sen ve beni; diğerlerinden ayıran...
Öyle güzel "kaybediyorum" ki seninle olunca; bir
daha gün yüzü göresim gelmiyor.. Ve öyle çok "başka" şey kazanıyorum
ki beraberinde, hesaptan cayasım geliyor..
O kadar inanıyorum ki, ölürken resmini tutacağıma ellerimde;
şimdiden arkasına yazdım vasiyetimi..
Sayısız sevenin arasından ayır beni.. Bugün değil, otuz yıl
sonra sına beni..
Birgün, leş gibi bir yağmur altında ıslanmış bulacaksın beni
kapında. Bunu unutma, sakın kimsin diye sorma..
olduk olmadık yerlerde küfür etmek, bölük pörçük cümleler kurmak, anlam bütünlüğü sağlanamamış metinler yazmak; sizi iyi, içten, entel ya da vahşi bir yazar yapmaz..
bir ömür biriktirir insan, 60 sayfalık bir kitap çıkar.. çok beğenilir, çok satar..
sonrasında yazacak bir şeyin kalmadığını kabul etmektir "iyi" yazar olmak.. tekerrüre meyletmek değil..
o saatten sonra kuracağın her cümlenin içi boş kalacaktır.. bunu da "iyi" bir okur hemen anlayacaktır...
bazen "bırakmak", denemeye devam etmekten daha büyük erdemdir..
bir ömür biriktirir insan, 60 sayfalık bir kitap çıkar.. çok beğenilir, çok satar..
sonrasında yazacak bir şeyin kalmadığını kabul etmektir "iyi" yazar olmak.. tekerrüre meyletmek değil..
o saatten sonra kuracağın her cümlenin içi boş kalacaktır.. bunu da "iyi" bir okur hemen anlayacaktır...
bazen "bırakmak", denemeye devam etmekten daha büyük erdemdir..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)